DÜKKAN'DA 39 TL VE ÜZERİ ALIŞVERİŞE ÜCRETSİZ KARGO
Size Dünya Düzenini Sorgulatacak 3 George Orwell Kitabı Önceki Yüzünüzü Güldürme... Sonraki Keyfinizi Yerine Getirecek...

Sistem eleştirileriyle bezeli kitaplarıyla bilinen George Orwell’in okuyanlara yaşadıkları sistemi sorgulatacak 3 kitabını tuzelstagram Seyyar için derledi.

Hepinizin az çok duyduğu George Orwell’in biyografi yazısını her yerde bulabilirsiniz. Ben burada sizi madalyonun görünmeyen yüzüne götüreceğim. 1984 kitabı George Orwell yerine Eric Arthur Blair tarafından yazılmış olabilirdi. Nasıl yani diyorsanız George Orwell yazarın mahlası, gerçek ismi Eric Arthur Blair’dir. Hatta kitabın ismini bile son anda değiştirmiştir, koymak istediği diğer kitap ismi “Avrupada’ki Son Adam”dır. Buna kitabı yazdığı döneme bile karar verememiştir. Bu kitabı yazdığı sırada aynı zamanda tüberküloz ile savaşıyordu. 1984’te keşfedilen asteroide Orwell adı verilmiştir. 1984 kitabında anlattığı devlet ve toplum yapısında haklı çıkıp çıkmadığını merak ediyorsanız, okuma listesine girdi bile demektir!

WİGAN İSKELESİ YOLU

Orwell turuncusu! Öncelikle kitap yorumlamam açısından baya zaman aldı çünkü biraz tasfirlerle dolu olduğu için başı sıkıcı. 20. yüzyılın başlarında kapitalizmin görünmeyen sonuçlarını, özelde İngiltere’nin durumunu anlamak için okunması gereken kitap. George Orwell bu kitapta kendi memleketinin meraklı bir seyyahı olarak çıkar karşımıza. İngiltere’nin kuzeyinde yaşanan korkunç yoksulluğu belgelemek ve Victor Gollanz’dan aldığı yazı siparişini hazırlamak üzere Lancashire ve Yorkshire’da iki ay geçirir. Sonuç, peri yüzlü ve nazik edalı güzellerin değil, Avrupa’nın her hangi bir diyarında görülmemiş bir sefaletin hüküm sürdüğü, dişleri dökülmüş, yumru yumru bedenleriyle hayata tutunmaya çalışan kadınların, veremli çocukların, çirkin ihtiyarların, iflah olmaz ayyaşların kokularıyla yaşayan sokakların misafiri olmak ve road to Wigan Pier’i, türkçesi’yle wigan iskelesi yolunu yazmaktadir.

Kitap iki bölümden oluşuyor. ilk bölümde Orwell, tanıklık ettiği yaşamların ve mekanların tasvirine girişiyor. İkinci bölümde ise bir dizi güncel politik-teorik mesele üzerine mülahazalarını okuyucularıyla paylaşıyor. Kitaba yazdığı giriş yazısında Richard Hoggart’ın söylediklerine katılmamak imkansız. Gerçekten de “iki bölümü arasında böylesine göze batar bir ayrılık gösteren kitap azdır.” (s.7). Peki ama neden? Nedir bu iki bölüm arasında bu kadar ayrılık gösteren şey? Önce ilk bölümde ne anlatıyor bize Orwell, ona bir bakalım. sabahları ilk işittiği sesin fabrika işçisi kızların tahta papuçlarla yürürken çıkardığı sesler olduğunu, kaldığı evlerin rutubetli odalarında yenen yemeklerin iğrençliğini, “en alt sınıf”tan arkadaşlarının tuhaf ritüellerini, kiracılardan nefret eden “pansiyon” sahiplerinin ölmeleri için dua ettiği kiracıların dan bahsettikce durum gözler önüne serilmektedir.


1984

Kitabın önsözünün dikkatli okunması gerektiği kanaatindeyim. Bu önsöz de yer alan diğer önemli sözlerden biri kitapta şöyle yerini alıyor.  Orwell’a göre özgürlük, yazıyla ilintilidir ve özgürlüğü yok etmek isteyen bürokratlar kötü konuşur, kötü yazarlar; anlamın , bütün anlamın kaybolduğu cümlelere sığınırlar. Her yurttaşın, özellikle de gazetecilerin görevi, bu tür cümle ve sözcükleri yakalayıp bunlara karşı savaşmaktır. Dünyada küçük balıkları yutanlar, medyayı kendi tarafına çeken paralı patronlar, bir emrin altında çalışanlar, çıkarlar, menfaatleri ile patronların sözünden çıkmayanlar, gizlice kameralar tarafından izlenen insanlar. Tuvalette, banyoda, yatakta, sokakta, evde, aklınıza neresi geliyorsa… George Orwell “1984” kitabında bizi umut ile korku arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Kendi dünyasını kuruyor, bu dünyanın içinde kaybolmamızı istiyor. Efsane kitap ele alındığında heyecandan, meraktan iki günde bitirebilirsiniz.

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

Alt başlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır. Hayvan Çiftliği’nin baş kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin’i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

Yorum Ekle

E-posta adresiniz 3. kişilerle paylaşılmayacaktır. Doldurulması zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.