DÜKKAN'DA 39 TL VE ÜZERİ ALIŞVERİŞE ÜCRETSİZ KARGO
Sessizlik Hiç Bu Kadar İyi Gelmemişti: Charlie Chaplin Filmleri Önceki Mutlaka İzlemeniz Gereken... Sonraki 90'larda Yeni Yıl Heyecanı

Sinema dünyasında Şarlo denilince akıllara Charlie Chaplin gelir. Charli Chaplin bir zamanlar Amerika’da filmlerinde siyasi ve toplumsal problemleri ele alması nedeni ile istenmeyen adam ilan edilmiş, daha sonra Oscar ile ödüllendirilmiş; bastonu, şapkası, kocaman ayakkabısı ve penguen yürüyüşü ile Dünya’da bir ikona dönüşmüştür. Filmlerinde sessizliği tercih eden Charlie Chaplin “konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak” diyerek tüm Dünya’da tanınan bir isim olmuştur. Aşağıda izlemeye değer Charlie Chaplin filmlerini, Bidombaylininfilmarsivi’nin kaleminden okuyabilirsiniz.city-lights-1931

CITY LIGHTS

“Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığımda, o asla gülmez.”

City Lights; Chaplin’in yapımcılığını, yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği 1931 yapımı sessiz bir film. Chaplin aynı zamanda filmin müziklerini de bestelemiş. “Şehir Işıkları”, 1991’de Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivinde muhafaza edilmesine karar verilmiş bir film. Şehir Işıkları bir kapitalizm eleştirisi olmasının yanında insana, aşka dair göndermelere de sahip. Charlie Chaplin kadar diğer oyuncular da göz dolduruyor bu yapımda. Virginia Cherrill, Florence Lee ve Harry Myers adeta şov yapıyor. Olağanüstü bir performans, dramatik ve sarsıcı bir yapım.. Bunca imkansızlık içinde Chaplin adeta bir oyunculuk dersi veriyor bize. Kahkahalardan sonra, finalde insanın yüreği burkuluyor adeta etkileyici bir film.

the-great-dictator-1940

THE GREAT DICTATOR

“Yüreğinizde insan sevgisi taşıyorsunuz, nefrete kapılmayın! Ancak sevilmeyenler nefret duyar. Sevilmeyenler ve anormal olanlar askerler! Kölelik için savaşmayın! Özgürlük için dövüşün”

Chaplin’in, zalim diktatör Adenoid Hynkel ve ona çok benzeyen bir yahudi berber olmak üzere iki ayrı rolü başarıyla oynadığı 40 yapımı filmidir. Bir hitler taşlamasıdır. Ana teması; Amerikan toplumunun değer ölçülerinin ve kurumlarının eleştirisini taşımakla birlikte asıl olarak 2. emperyalist paylaşım savaşı’na karşı olmasıdır. Filmin bir sahnesinde, hitler’in komik taklidini, elinde bir küreyle oynarken görürsünüz. Dünyayı simgeleyen bir balondur bu. Diktatör, küreyi eline alır, hayaller kurar, onunla oynar, danseder, kafasında ve poposunda zıplatır. Bu, sadece siyasal bir eleştiri sahnesi değil, aynı zamanda dünyaya hakim olmak isteyen emperyalist hegemonyanın derininde yatan zayıflığı da sergileyen bir anekdottur.

the-kid-1921

THE KID

“Ben, tek bir şey olarak kalacağım, sadece tek bir şey olarak ; o da bir palyaço. O beni herhangi politikacıdan daha yükseğe ulaştıran bir uçak.”

Birçoklarına göre “The Kid” Chaplin’in kendisinden pek çok şey kattığı film ve belki de aralarında en iyisi. Film sanatçının özel hayatındaki çalkantılı dönemin bir yansıması aslına bakarsanız. 1918 ekim’inde Chaplin’in 17 yaşındaki Mildred Harris’le yaptığı aceleci evlilik, genç aktrisle ortak bir payda bulamaması, sakat doğan ve üç gün sonra kaybedilen bir bebek. İşte bu bileşkenin sinema perdesine yansıması “The Kid”. Chaplin’in ilk yapması gereken filmde başrolü paylaşacağı ufaklığı bulmaktı. Filmde ona eşlik eden küçük Jackie’i tesadüf eseri bir müzikholde gördü. The Kid; Jackie’nin taklit kabiliyeti ve Chaplin’in mizah anlayışının aynı potada erimesiyle dünyaya geldi. Sıcak, sevimli, hüzünlü bir karışım.

modern-times-1936

MODERN TIMES

Kapitalizme ve sanayileşmeye ağır eleştiriler gönderen, insanın nasıl makinenin bir uzantısı olduğunu gözler önüne seren bu film kapitalist sistemin çarklarını, dişlilerini hem somut hem de mecaz olarak fazlasıyla göstermektedir. Yaşam tarzları üretim bantlarına bağlanmış biz küçük insancıkların, bu bantları çeviren çarkların arasında eriyişinin gözümüze gözümüze sokulduğu dahi mini dev adam Charlie Chaplin filmidir. Durmadan işleyen çarkların bize sunduğu ekonomik krizin tüm acımasızlığı ile sokaklara yansıdığı şimdilerde bu filmi izlemek daha da anlamlı. Bu üretim tarzının insanlara mutluluk getirmediği, getirmeyeceği fikrinin kanıtlandığı o zamanlardan bugüne değişen sadece kanıtların biçimi oldu. Sessiz ama çok ses getiren bir filmdir. Chapli’nin mekanik vahşetle insan doğası arasındaki savaşı anlatan filmi modern zamanlar, daha ikinci dünya savaşı öncesi çekilmiş bir filmdir ve o zamanki teknoloji şu ankinin yüzde biri kadardır. Ancak o ileri görüşlülükle kendi olağanüstü ve samimi eleştirisini yapmış ve sanatta artık ölümsüz olmuştur. Filmin sonunda Chaplin kapitalizme bir gönderme yaparak insanoğlunun makineler karşısında bir şansı olduğunu, makinelerin tahmin edemediği şeyin insanda bulunduğunu, bunların da cesaret ve umut olduğunu gösterir.

the-gold-rush-1925

THE GOLD RUSH

“Yemek!!! Yemek!!!  Öbür ayakkabıyı pişireyim mi?  Her şeye evet ama o asla.”

Chaplin’in “beni bu yapımla hatırlayın” dediği 1925 yapımlı ilk uzun metrajlı filmidir. Bütün yapımlarında olduğu gibi bu filmini de rekor bir bütçe ve süre de tamamlıyor. Filmin her bir karesini büyük bir titizlikle inceleyen Chaplin sanatına duyduğu saygıyı da bu şekilde göstermiştir. Yapım zamanının çok ötesindedir bu açıdan. Filmin yapımcılığını, yönetmenliğini, oyunculuğunu yani filmin tüm öğelerinde onun adı yazılıdır. Chaplin, filmi 42 yılında yeniden elden geçiriyor. Film için bestelediği müzikleri ve bizzat kendi sesi ile seslendirdiği diyalogları filme monte ediyor ve kurguda da bir takım değişiklikler yaparak film yeniden izleyicisi ile buluşturuyor. 58’de uluslararası sinema jürisi tarafından film, Potemkin zırhlısının ardından dünyanın en iyi 2. filmi seçilmiştir. filmi zirveye taşıyan bir nokta da Şarlonun Amerikan rüyasını hicvetmedeki başarısıdır. Şarlo karakterinin en insani hallerini görürüz seyir boyunca. Açlıktan gözü dönen ev arkadaşının kendisini yeme isteğine bile silahla cevap veremez kahramanımız. Sevdiği kız için düştüğü utanç verici hallere en naif tavırlarıyla katlanır. Filmde geçen ayakkabı yeme sahnesinden tutun da ustanın ekmekleri çatala batırıp dans ettirdiği sahneye kadar yapım birçok unutulmazı da içerir. Sonrasında yapımdaki bu sahneler ve ustalıkla yapılan göndermeler hem Chaplin’in komünistlikle suçlanıp ABD’ye girişinin yasaklanmasına sebep olacak hem de filmi kültlerin arasına sokacaktır. Chaplin’in ayakkabı yeme sahnesinde kullandığı ayakkabı meyan kökünden yapıldığı ve bu sahne arka arkaya 63 kez çekildiği için ayrıca onu insülin komasına da sokacaktır. Film aslında yıllar öncesinden gelen fakat değeri asla düşmeyen bir ders niteliği taşır. Onun hatırlanma isteğini de günümüz materyalist dünyasında sevgiyi arayan biz umutsuz ruhlara da deva olmaya devam ederek gerçekleştirir. Kısa yoldan zengin olma hırsı kabuk değiştirmiş olsa da hala en popüler dilek ve bunun uğruna birbirinin üstüne basıp da bir parça da olsa vicdan hesaplaşması yaşamayanların sayısı yadsınamayacak kadar fazla. İnsani değerleri hatırlamak içinse iyi bir zaman.

 

Yorum Ekle

E-posta adresiniz 3. kişilerle paylaşılmayacaktır. Doldurulması zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.